Yolsuzluk insanlık tarihi kadar eski, ona karşı mücadele de. Ancak yolsuzluklara karşı derli toplu bir yasanın çıkarılması oldukça yeni sayılır: Watergate skandalı sonrası 1977 yılında ABD ilk adımı atıyor. İkinci adım ise 2010 yılında Birleşik Krallık’ta atılıyor…
Bu konudaki son yasa ise, yolsuzluk skandallarıyla çalkalanan Brezilya’dan 2014’te geldi: Temiz Şirket Yasası. Peki bu yasalar arasında ne gibi üstünlükler, zayıflıklar ve farklılıklar var?
ETİK OLMAYANA YATIRIM YOK!
Evet, bu haber başlığı, bizim ülkemizdeki bir gazeteye ait! TEİD Genel Sekreteri’nin be- yanlarıyla da zenginleşen haberin devamında, yabancı yatırımcının artık Türkiye’de yatırım yapmak için bazı kriterlere ihtiyaç duyduğunu; bunların başında şirketin etik olduğunu ve yolsuzluktan korunduğunu ispatlamasının geldiği belirtiliyor. Tabii bu konularda en hassas olanlar, ABD, Birleşik Krallık (özellikle İngiltere) ve son iki yıldır da Brezilyalı yatırımcılar. Çünkü özellikle bu üç ülke, tüm dünyada en detaylı ve en sert yolsuzluk karşıtı yasalara sahipler.
YOLSUZLUK…
Pek çok şekilde tanımı yapılabilen yolsuzluk kavramının en net ve özet tanımı şu galiba: “Bir görevin, özellikle kamu gücünün özel çıkarlar amacıyla kötüye kullanılması”. Ve bahsi geçen bu kötüye kullanımların toplamı, dünyanın üçüncü büyük ekonomisini oluşturuyor. Üstelik ederi, küresel gayri safi milli hasılanın %5’i. İnsan “bu parayla hangi hastalığa çare araştırmaları desteklenebilirdi, kaç aç çocuk doyurulurdu, kaç insana temiz içme suyu götürülürdü” diye düşünmeden edemiyor. Ama bu gerçek var ve giderek artan sayıda ülke, bu küresel sorunla baş etmek için çeşitli yasalar çıkarıyor.
BİR ZAMANLAR AMERİKA…
Yolsuzluğun tarihi, insanlık tarihi kadar eski aslında. Ancak bu konuda elimizdeki ilk belgeler, M.Ö. 4000 yılına, Sümerlere ulaşıyor. Muhakkak o dönemlerden bugünlere, yolsuzlukla
savaşmak için pek çok önlem alınmıştır. Ancak bu konudaki günümüzde de uluslararası anlamda geçerli olan ilk yasa (FCPA, Foreign Corrupt Practices Act. Yurtdışındaki Yolsuzluk Uygulamaları Hakkında Kanun), 1977 yılında, Başkan Nixon’un da istifa etmesine neden olan Watergate Skandalı’nı takiben ABD’de çıkarıldı. Yasa en temelde, ABD ile bağlantılı şirket ve kişilerin, yabancı ülkelerde rüşvet vermesini önlemeyi amaçlıyor. Bunun için de gereklilikleri iki başlık altında topluyor:
-Muhasebe ve İç Kontrol Hükümleri
-Rüşvet Karşıtı Hükümler
Bu başlıklarda konulan kurallar özetle, “Bir işin elde edilmesi ya da sürdürülmesi amacıyla yabancı bir kamu görevlisine rüşvet verilmesini suç saymakta”, şirketlerin “kayıt ve hesaplarını doğru ve eksiksiz tutmasını, yabancı bir kamu görevlisine yapılan ödemeler ya da diğer uygunsuz ödemeleri gizlemeye yönelik olarak kayıtların tahrif edilmesini yasaklamakta” ve “defter ve kayıtlardaki tutarsızlıkların tespit edilmesi ve açıklığa kavuşturulması konusunda güvence sağlayacak muhasebe iç kontrollerinin oluşturulması gerekliliğini” getirmektedir. Tabii insanın aklına neden ülke içinde gerçekleşen bir yolsuzluk skandalından sonra uluslararası bir yasa çıkarıldı diye gelebilir. Buna da kongredeki görüşme tutanaklarında kongre üyeleri yasanın amacını özetleyerek cevap veriyor: “ABD şirketlerinin, dost ve kardeş müttefiklerin ekonomilerine rüşvet ve yolsuzluğu enjekte ederek zarar vermelerini önlemek”…
“YURTDIŞINDAKİ YOLSUZLUK UYGULAMALARI HAKKINDA KANUN), 1977 YILINDA, BAŞKAN NIXON’UN DA İSTİFA ETMESİNE NEDEN OLAN WATERGATE SKANDALI’NI TAKIBEN ABD’DE ÇIKARILDI.”
ELEŞTİRİLER…
Tabii bu boyutta bir uluslararası yasa, hem de ilk olunca, çeşitli eleştiriler de almadı değil. Bunların başında, yasanın yalnızca devlet görevlilerine verilecek rüşveti kapsadığı ve “iş kazanmak ya da var olan işi kapsamak” diyerek amaç kısıtlaması getirdiği, dolayısıyla kapsamının dar olduğu geliyordu. Takip eden en önemli eleştiri ise, yasadaki “kolaylaştırıcı ödeme” istisnası oldu. Yasa, zorunlu hallerde, işleri hızlandırmak için verilen rüşvetlere kolaylaştırıcı ödeme adını veriyor ve onları istisna sayıyordu. Bu konu, yasa Amerikan senatosunda tartışılırken de gündeme gelmiş ve bir senatör, amaçlarını şöyle açıklamıştı: “Bu yasayla amacımız bürokratik labirentlerin içinde kaybolmuş ve gerekli evrakları bir an önce almak isteyen bir şirket çalışanının memura vereceği 50 Dolar’lık bir hediyenin değil, bir ülkenin petrol kanunlarında değişiklik yapılması için çeşitli hükümet organlarına 50 milyon Dolar katkı sağlayan Amerika bağlantılı şirketlerin peşine düşmek.”
Yasayla alakalı bir diğer eleştiri, “makul güvence” ve “makul detay” kolaylığı idi. Yasa, şirket yönetimi muhasebe ve iç kontrol sistemleriyle ilgili konularda iyi niyetini ve uyum için “makul” önlem aldığını ispat ederse, bunun incelemelerde ve yargılamalarda göz önünde bulundurulacağından bahsediyor. Yasayı inceleyenlerin eleştirdiği bu konu, yasada ciddi anlamda değiştirilmese de, uygulamada pek geçerli olmadığından, yargı organı “makul güvence”yi pek fazla dikkate almadığından, bu eleştiri çok da yerini bulmamış oldu. Örneğin, bilgi teknolojisi devlerinden birinin, iş geliştirme için dünyada kullandığı binlerce şirketten birinin karıştığı bir rüşvet dosyası nedeniyle aldığı cezanın uzlaşma görüşmeleri iki milyon Dolar ceza ile sonuçlanınca, “Binlerce şirketin hepsini tek tek denetleyemem” savunmasının pek de işe yaramadığı görülmüş oldu.
Yasanın kendisinin değilse de, uygulamasının eleştirildiği konulardan, burada bahsedilecek sonuncusu, çoğunlukla kişilerin değil, kurumların cezalandırıldığı, oysa rüşvet suçunu işleyenlerin kişiler olduğu üzerinedir. Böylelikle asıl rüşvetin ödenmesi kararını veren kişiler, kararlarını bir ceza durumunda şirketin cezalandırılacağının bilinciyle daha rahat verebiliyor ve sorumlu oldukları şirket ceza aldığında, oradan ayrılarak başka bir şirkette benzer kararlar vererek yaşamlarını sürdürebiliyorlar. Böylelikle cezalar, kişiler bazında caydırıcılıklarını kaybetmiş oluyor.
PEKİ ŞİRKETLER NE YAPSIN?
FCPA’i yayınlayan otoriteler, 2012 yılında, şirketlerin FCPA’e uyum için neler yapmalarını beklediklerini anlatan bir kılavuz çıkardılar. Bu kılavuzda, çok temel olarak aşağıdaki öneriler iletildi şirketlere:
Üst Yönetimin Duruşu: Yolsuzluk karşıtı politikalar şirketin üst yönetimi tarafından desteklenmelidir ve sık sık iletişimi yapılmalıdır.
Etik Kurallar ve Uyum Politikaları: Etik Kurallar, etkin bir uyum programının en önemli temel taşıdır. Ayrıca detaylı iç kontroller, denetim prosedürleri, politikalar ve disiplin kuralları da mevcut olmalıdır.
Gözetim, Özerklik ve Kaynaklar: Gözetim ve denetimden sorumlu bölüm ya da kişiler, yönetimden ayrı ve bağımsız olmalı; uyum programını etkin bir şekilde uygulaması için gerekli kaynaklarla donatılmalıdır.
Risk Değerlendirme: Şirketler, yolsuzluk ve rüşvet konularında karşı karşıya oldukları riskleri doğru şekilde değerlendirebilmelidir.
Eğitim: Konuyla ilgili politika ve prosedürler, eğitimler yoluyla tüm şirkete aktarılmalıdır.
Teşvik ve ceza sistemleri: Uyum politika ve prosedürlerine uyulmaması ile ilgili cezalar ve disiplin işlemleri önceden belirlenmeli ve uyum her fırsatta teşvik edilmelidir. Üçüncü Şahıs Gözden Geçirmeleri: Müşteri, tedarikçi, aracı, temsilci gibi üçüncü şahıslar şirket uyum programından, Etik Kod’dan ve ilgili politika ve prosedürlerden haberdar edilmeli ve uyumları düzenli olarak gözden geçirilmelidir.
Raporlama: Çalışanlar, şirketin gizliliği temel alarak oluşturduğu bir raporlama mekanizmasını, bir misilleme endişesi hissetmeden, rahatça kullanabilmelidir. Gerçekleştirilen bir soruşturma sonrasında da şirketin iç kontrol ve uyum programı, elde edilen sonuçlara göre gözden geçirilmelidir.
Denetim: Şirketlerin çalışma şekilleri ve çevreleri zaman içinde değiştiğinden, iyi bir uyum programının zaman içinde denetlenmesi ve gözden geçirilmesi gereklidir.
KRALİÇENİN ÜLKESİNDE…
Birleşik Krallık’ın yasası (UKBA, United Kingdom Bribery Act, Birleşik Krallık Rüşvet Yasası), Amerikan yasasının uğradığı bazı eleştirilere cevap verir gibi 2010 yılında çıktı. Herşeyden önce rüşveti kamu ya da özel diye ayırmadı; her türlü rüşveti kapsamına aldı. Kanun, yalnızca yabancı ülkelerde rüşvet ve yolsuzluk suçu işleyenleri değil, Birleşik Krallık’ta bu suçları işleyenleri de kapsamında tuttu. Rüşvet ya da kolaylaştırıcı ödeme ayrımı yapmadı, küçük ya da büyük miktarda demeden tüm uygunsuz ödemeleri rüşvet kapsamında değerlendirdi.
Ayrıca şirket bünyesinde rüşvet verilmesini önlemekte başarısız olmayı da suç tanımına dahil etti. Rüşvet suçu ticari organizasyon ile “ilişkilendirilebilecek bir kişi” tarafından işlendiğinde, ticari organizasyonun “üst düzey yöneticileri”nin de sorumlu tutulabileceklerini ve bu suç hangi ülkede işlenirse işlensin suç sayılacağını kapsamına ekledi. Ticari organizasyonla ilişkilendirilebilecek kişi tanımını da ticari organizasyonun çalışanları, iştirakleri, acenteleri vb. olarak örnek yoluyla izah etmeye çalıştı.
Bu suçtan sorumlu tutulabilecek üst düzey yöneticilerin ise ancak “Yeterli Nitelikte Rüşvet Önleme Prosedürleri”nin (“adequate procedures”) suçun işlendiği tarihte uygulandığını, buna rağmen rüşvetin önlenemediğini savunma olarak ileri sürebileceklerini belirtti.
YETERLİ NİTELİKTE RÜŞVET ÖNLEME PROSEDÜRLERİ NELERDİR?
UKBA için de Adalet Bakanlığı bir Uyum Programı Kılavuzu hazırladı. Bu kılavuzda, şirketlerin aşağıdaki önlemleri almalarının savunmalarını yapmalarında işlerine yarayabileceğinden bahsedildi:
Risk değerlendirmesi: Ticari organizasyon çalıştığı coğrafyadaki ve piyasadaki iç ve dış risklerini periyodik olarak değerlendirmeli ve onların farkında olmalıdır. Riskleri önleyici politika ve prosedürler, yazılı olmalı ve çalışanlara yeterli bir şekilde aktarılmalıdır.
Riskle orantılı prosedürler: Ticari organizasyonların kendi içlerinde uyguladıkları rüşvetle mücadeleyle ilgili kontrol sistem- lerinin organizasyonun yapısı, faaliyet konusu, faaliyet yeri ve bu faaliyetlerini gerçekleştirirken yapmış olduğu işlemlerinin niteliği ile orantılı olmadır. Bu alandaki iç denetim sistemleri açık, pratik, ulaşılabilir olmalı ve etkin bir şekilde uygulanmalıdır.
Üst düzey yöneticilerin ilkelere bağlılık- ları: Uyum sorumluluğu, üst düzey yöneticilerden başlar. Üst düzey yönetim, rüşveti açıkça yasaklayan şirket kültürü oluşturmalı, gerekli kuralları koymalı ve bu kültürden taviz verilmeyeceği konusunda sık sık iletişim kurmalıdır.
Durum tespiti: Şirketler kiminle iş yaptığını bilmelidir.
-İş ortaklarının etik ve yasalarla uyumlu olup olmadığının farkında olmalıdır.
-Kime, neden para ödediğini detaylı olarak bilmelidir.
-İş ortaklarını tanımak için standart prosedürler oluşturmalıdır.
-Sözleşmelerine rüşvet karşıtı maddeler koymalıdır.
İletişim: Ticari organizasyonlar kendi içerisinde ve kendisi ile ilişkilendirilebilecek kişilere rüşvetle mücadele prosedürlerinin (bağışlar, nakit ödemeler, siyasi kuruluşlara destek, hediyeler, temsil ağırlama, promosyon harcamaları, ihbar gereklilikleri) tam olarak anlaşılması için bilgilendirme yapmalı, eğitimler vermeli ve bu prosedürlerin uygulanmasını sağlamalıdır.
Düzenli gözden geçirme: Uygulanan rüşvetle mücadele ve kontrol prosedürleri düzenli olarak denetlenmeli, gözden geçirilmeli ve güncel tutulmalıdır. Finansal kontrollerin rüşvet konusunda hassas ve şeffaf olduğundan emin olunmalı, politikaları değerlendirilmeli, dışarıdan doğrulama / denetim alınmalıdır.
BİRLEŞİK KRALLIK’IN YOLSUZLUK YASASI (UKBA, UNITED KINGDOM BRIBERY ACT, BİRLEŞİK KRALLIK RÜŞVET YASASI), AMERİKAN YASASININ UĞRADIĞI BAZI ELEŞTIRİLERE CEVAP VERİR GİBİ 2010 YILINDA ÇIKTI. KANUN, YALNIZCA YABANCI ÜLKELERDE RÜŞVET VE YOLSUZLUK SUÇU İŞLEYENLERİ DEĞİL, BİRLEŞİK KRALLIK’TA BU SUÇLARI İŞLEYENLERİ DE KAPSAMINDA TUTUYORDU.
MUHTEMEL CEZALAR
Gerek FCPA, gerek UKBA’e uygun davranmamanın, oldukça önemli muhtemel cezaları da bulunuyor. Bu cezalar, Amerikan yargısı tarafından uzun yıllardır veriliyor, İngiliz yargısı da 2014 yılı itibariyle bu alandaki ilk cezalarını vermeye başladı.
Ceza sınırları şu şekildedir:
FCPA için Rüşvet ve Yolsuzluk Hükümlerinde:
-Şahıslar için, 5 yıla kadar hapis, 250.000 Dolara kadar para cezası.
-Şirketler için, 2 milyon Dolara kadar para cezası.
-Muhasebe ve İç Kontrol Hükümlerinde:
-Şahıslar için, 20 yıla kadar hapis ve 5 mil- yon Dolara kadar para cezası.
-Şirketler için, 25 milyon Dolara kadar para cezası.
SAMBACILARIN ATAĞI…
2014 yılının başlarında, hiç beklenmeyen bir şey oldu ve yıllarca süren uzun rüşvet skandallarının ciddi cezalarla sonuçlandığı Brezilya, “Clean Company Act – Temiz Şirket Yasası” adı altında bir yasa çıkardı. Yasa;
-Yasadışı bir eylemin gerçekleşmesi için ödeme yapmayı, eylemi finanse etmeyi ya da desteklemeyi,
-Kamu harcamalarında suiistimal gerçekleştirmeyi,
-Direkt ya da endirekt olarak Brezilyalı ya da yabancı devlet görevlilerine rüşvet vermeyi ya da verme girişiminde bulunmayı yasaklıyordu.
Tüm otoriteler, bu yasanın şu ana kadar bu alanda çıkarılan en sert yasa oduğunda birleşti. Yasa, FCPA’deki kolaylaştırıcı ödeme istisnasını kabul etmediği gibi, UKBA’deki “yeterli nitelikteki rüşvet önleme prosedürleri”ni de bir savunma aracı olarak onaylamıyor. Şirketler, kendi istekleriyle gerçekleşmemiş olsa bile, çalışanlarının kendi adına yaptıkları her türlü hareketten sorumlu kabul ediliyorlar. Şirketlerin alabilecekleri ceza tutarının, bir önceki yılın brüt gelirinin %20’sine ya da rüşvetle elde edilen gelirin 3 katına kadar çıkabileceği belirtildi. Savcıya, şirketin lağve dilmesini talep etme yetkisi bile verildi. Üstelik savcının, şirketin “yasa dışı bir amacı” olduğunu ispat etmek zorunda bile olmaması dikkat çekici bir parçası oldu yasanın.
“TEMİZ ŞİRKET” OLMAK İÇİN NE YAPMAK GEREK?
Yasanın çok yeni olması dolayısıyla, henüz bir kullanım kılavuzu yok. Ama konunun uzmanları, aşağıdaki uygulamaların temiz şirket olmak için şu aşamada yeterli olacağını düşünüyorlar:
Üst düzey mesuliyet: Üst yönetim, net bir şekilde oluşturulmuş yolsuzluk karşıtı politikaları çalışanlara tebliğ etmelidir.
Risk değerlendirmesi: Potansiyel risk alanları incelenmeli, analiz edilmeli ve belirlenmelidir.
Uyum politikaları: Şirketin etik kuralları, açık ve detaylı olarak oluşturulmalı, çalışanlara ve üçüncü şahıslara uygun yöntemlerle iletilmelidir.
Eğitimler, gözetimler, denetimler ve kontroller: Politikaların etkin bir şekilde uygulandığından, gerekli zamanlarda gözden geçirilip güncellendiklerinden, iletişimlerinin uygun bir şekilde sağlandığından ve gereğince anlaşıldığından emin olmak için, şirketler gerekli tedbirleri almalıdırlar.
Gözden geçirme: Birlikte çalışılan üçüncü şahıslar, özellikle de sözleşme yenileme ya da yeni sözleşme yapma dönemlerinde düzenli olarak değerlendirilmelidir.
Raporlama ve disiplin süreçleri: Çalışanların, bildikleri uygunsuzlukları rahat bir şekilde aktarabilecekleri raporlama kanalları ve uyumu teşvik edecek, uyumsuzluğu cezalandıracak disiplin süreçleri oluşturulmalıdır. Soruşturmalardan sonra politika ve prosedürler yeniden gözden geçirilmelidir.
SON SÖZ YERİNE…
Henüz bu yasanın bir uygulaması olmadı. O nedenle ne durumda nasıl cezalar kesileceğini bilmiyoruz. Ama kesin olarak bildiğimiz bir şey varsa o da, Türkiye gibi yolsuzluk karşıtı uygulamalar için bu detayda yasal mecburiyetlerin bulunmadığı ülkelerde, finansman kaynağı arayan şirketlerin, bu uygulamalara uygun davranmalarının, ülkemize yönlenecek sınırlı sayıdaki yatırımı kendilerine çekmek için önemli bir avantaj olacağıdır.
——————————————————————————————————————————————————–
Çiğdem GÜRER, SMMM, CFE, GRR Danışmanlık, İç Sistemler ve Risk Yönetimi Hizmetleri
2015 yılından itibaren, GRR Danışmanlık kurucusu olarak Suistimal Risk Yönetimi, Suistimal Soruşturmaları, İç Denetim, Yabancı Yatırımcıya Hazırlık, Yönetim Kurulu Danışmanlığı, Kurumsallaşma hizmetleri vermekte olan Çiğdem GÜRER, kariyer hayatı boyunca turizm, üretim, finans, enerji, sağlık, medya, spor, inşaat gibi pek çok sektördeki şirketlerle çalışmıştır.
1999 yılında Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü mezunu olan GÜRER, 2003 yılından bu yana Serbest Muhasebeci Mali Müşavirdir ve Türkiye’nin ilk Uluslararası Suistimal Denetçi’lerinden (CFE) biridir. İş hayatına dünyanın dört büyük denetim, danışmanlık şirketlerinden birinde vergi denetim ve danışmanlık uzmanı olarak başlayan Çiğdem Gürer takiben, yaklaşık beş yıl, bir kimya şirketinde finansal kontrolör olarak çalışmış ve şirketin iç kontrol sistemlerinin kuruluşu projesine liderlik etmiştir. Çalışma hayatının son sekiz yılından fazlasında, dünyanın dört büyük denetim, danışmanlık şirketinden birinde Risk Yönetimi Danışmanlığı yapmış olan Gürer, şirketin Suistimal Önleme ve İnceleme Bölümünü’nü yönetmiştir.
Makalelerdeki görüş ve yorumlar yazar veya yazarlara ait olup , Etik ve İtibar Derneği’nin konu ile ilgili düşüncelerini yansıtmamaktadır.